Değişen Toplum Yapısı ve Mütevazı Olma Üzerine
Mütevazılık hiçbir zaman gerçek bir üst değer olamamıştır bizde. Bir ortamda mütevazı olmaya kalkarsanız saygı hemen azalmaya başlar, hissedersiniz.
Nuri Bilge Ceylan
Toplumumuzda ciddi bir şekilcilik problemi var.
Anlatılmak istenen düşüncenin içeriğinden çok kullanılan kelimelerin ne kadar şaşalı olduğuna odaklanıyoruz.
Değişen güzellik algısı da bunun paralelinde ilerliyor,
Eskiden güzellik; sadelik ve asillik ile beraber gelişen bir meseleydi. Şu anda ise yapaylık ve kusursuzluk çizgisinde ilerliyor.
İnsanlar toplumun dayattığı güzellik standartları altında eziliyor, sağlığını riske atıyor ve kendini yetersiz görmeyi sürdürüyor.
Fabrikadan çıkmış gibi tek tip burunlar, sokaklarımızda dolaşıyor.
Oysa her insan yüzünün bir özelliği vardır.
Hayat, tıpkı usta bir ressam gibi her insanın yüzünü deneyimleri ve yaşattığı dersleriyle şekillendirir.
İnsanın yüzüne baktığınızda donuk bir ifade görmezsiniz, görmemeniz gerekir.
Yaşanmışlıkların bıraktığı çizgiler ve oluşturduğu ifadeler, o insanın silüetine yansır.
Şimdi ise yapay müdahalelerden dolayı donuk ifadeler sokaklarda dolaşıyor.
İnsanın suratını resetleyen, adeta yüzüne yansıyan hayat deneyimini sıfırlayan bu tarz operasyonlar, insanın alın yazısına ciddi şekilde zarar veriyor.
Elbette bunlar bir tercih meselesi.
Asıl konumuza dönecek olursak,
Bir ortama girdiğinizde, bir şey rica ettiğiniz zaman; ortamdaki diğer kişiler sizin muhtaç bir kimse olduğunuzu düşünmeye başlarlar.
İnsanlar çoğu zaman tevazu ve muhtaçlık arasındaki farkı anlamaktan acizlerdir.
Tartışmalarda ise fikirler önemsizdir, kimin daha yüksek sesle ve gürültüyle haklılığını dikte ettirdiği önemlidir.
Tartışmaları kazanmak için korkunç bir ses tonu ile bağırma ve papağan gibi kelimeleri tekrarlama insanlar zafer kazanmanın kestirme bir yoludur.
Bu tarz toksik insanlar, sayısız mücadeleye girerler ve hepsini de kazandığını sanarlar.
Oysaki çevrelerindeki insanlar, gereksiz tartışmalara girmekten kaçınırlar.
Onlardan umudu keserler ve zamanla da etraflarından uzaklaşırlar.
Bu kişiler yine de bu durumu kabul etmezler ve yaşadıklarını kaliteli yalnızlık olarak nitelendirmeye başlarlar.
Daha aile yaşantılarından başlayan sonsuz özgüven ve haklılık, günün birinde onların sosyal anlamda sonları olur.
Haklı olan ve kelimelerin gücünü bilen birisi ise asla bağırma gereksinimi duymaz, anın heyecanına kolay kolay kapılmaz.
Mütevazı olmak ise hiç kolay değildir. İnsanoğlu yaradılış gereği, övülmek ve el üstünde tutulmak ister.
Kibirden kurtulmak, hiçbir deneyimi aşağılamamak ve hiçbir insanı küçük görmemek gerekir.
Geçtiğimiz haftalarda toplumsal çürüme probleminden söz etmiştik, bu sorunun artmasındaki temel nedenlerden birisinin de mütevazılık ve tevazu sahibi olmanın artık toplumumuzda sık görülmemesi olduğunu düşünüyorum.