İnsan olarak yaklaşık (şanslı olduğumuzu varsayıyoruz) 60-80 yıl arasında bir ömür bizlere biçiliyor.
Hayatta bizi çelişkiye düşüren, tartışma yaratan meseleler, daha çocukluk çağlarımızda sosyal alanlarda karşımıza çıkmaya başlıyor.
‘‘ - Arkadaşına niye vurdun oğlum? ’’
‘‘ – Öğretmenim, çünkü sırada beklerken önüme geçti, haklı olduğum için vurdum! ’’
Öğretmenden gelen cevap ise şuydu:
‘‘ Bu hayatta haklı mı olmak istiyorsun yoksa mutlu mu olmak istiyorsun? ’’
Hayattaki birçok paradoks gibi bu da bizim kafamızı kurcalayan ve yetişkinlik dönemlerimizde de sıkça karşımıza çıkan bir tartışma unsuru.
Belki de iyi evliliklerin sırrı biraz idare sanatı, biraz da haklılık yerine mutluluğa odaklanma çabası.
Bu konuda farklı görüşler var.
Birinci görüşte, insanın kendi haklılığının ısrarla savunması gerektiği ve bunu karşıya dayatmazsa, çevresine sıkça ödün vereceği için neticede kişinin mutluluğunu yaratamayacağı iddiası.
İkinci görüşte ise haklılığı umursamayan ve mutlu olmaya odaklanan insanların çok daha düzenli olacağı, kendi iç barışını sağlamış bir yaşam süreceği iddiası.
Benim bu konudaki düşüncelerim biraz daha karmaşık:
Bence hayatta haklılık önemlidir, ancak yerine göre.
İnsan ilişkilerinde kırmızı çizgiler belirlenmelidir. O çizgilere ulaşana kadar yaşanan olaylarda haklılık yerine mutluluk kartı tercih edilmelidir.
Pire için yorgan yakmak deyiminin anlattığı gibi, daha büyük bir zarara uğramadan önce meselelerin çözümü için iletişim kurulmalıdır.
İletişime açık olan tüm insanlar zaten ortak paydada buluşacaklardır. Ancak her meselede kendi istediğini dayatan ve uzlaşılması güç insanlar, zamanla kendilerini kusursuz haklı sayacakları için sizlere tavsiyem bu kişilerle arkadaşlık bağının tamamen koparılmasıdır. Hayatınızdan uzakta kalmaları sizin ve çevrenizdekilerin ruh sağlığını koruması açısından daha faydalı olacaktır.
Haksız olmak da bakıldığı zaman korkutucu bir şey değildir. Haklılık veya haksızlık kişiden kişiye göre değişmektedir. Özneldir.
Örneğin Sokrates’i idama mahkum ettiklerinde, zehri içmeden hemen önce karısı ona ağlayarak :
‘‘ Seni haksız yere idam ediyorlar ’’ dediğinde,
Ünlü filozof sakince, ‘‘ Ya haklı yere idam etselerdi daha mı iyiydi? ’’ diyerek onu yanıtlamıştı.
Ayrıca Sokrates’e göre hayat, belirsizliklerle doluydu. Kişi bir anda sevdiği kişiden, malından mülkünden olabilir, kaza veya hastalık yüzünden sakat kalabilir, haksız yere cezalandırılabilirdi.
Konumuzu özetlemek gerekirse, hayatta bir noktaya kadar haklı olmayı geri planda bırakıp, mutluluğa odaklanmalıyız. Ancak bu durum, başımıza gelen her olayda kendimizden tamamen taviz verip başkalarının mutluluğu öncelemek anlamına da gelmemektedir.
Hayat, Sokrates'in dediği gibi belirsizliklerle doludur, haklı olduğumuzu iddia ettiğimiz, dayattığımız meseleler ilerleyen süreçlerde bize çok daha büyük kayıplar yaşatabilir. Her anın kıymetini bilmek ve haklılık kavramının içindeki öznelliğini kavramak çok önemlidir.
Yorumlar