DOLAR 35,4663 EURO 36,6747 STERLİN 43,5700 GRAM ALTIN 3.057,63 BIST 100 9.682,70 BITCOIN $99.300
Facebook TwitterX Instagram YouTube

Arama Haber Code Logo Arama
Reklam Alanı 101
Reklam Alanı 101
Reklam Alanı 101
Reklam Alanı 101
Reklam Alanı 101
Reklam Alanı 101
Reklam Alanı 101
Reklam Alanı 101

HABERLER

Zamana Sövenler

Giriş: 15.01.2025 14:41 | Güncelleme: 15.01.2025 14:47
Paylaş
Zamana Sövenler

Zamanların en iyisiydi, zamanların en kötüsüydü, hem akıl çağıydı hem aptallık, hem inanç devriydi hem de kuşku, aydınlık mevsimiydi, karanlık mevsimiydi, hem umut baharı hem de umutsuzluk kışıydı, hem her şeyimiz vardı hem hiçbir şeyimiz yoktu.

Charles Dickens

 

‘‘ Ben bu zamanın insanı değilim! Yanlış zamanda doğmuşuz... Eski zamanlar ne kadar güzeldi! Bu ülkenin en iyi zamanlarında dedelerimiz yaşamış... ’’

Son dönemde çevremizde sıkça duyduğumuz bu tarz serzenişler, popüler kültürde ciddi şekilde taraftar toplar ve kullanılır oldu. Özellikle sosyal medyada eskiye öykünme, geçmişteki yaşamı özleme hatta eski nesilleri günümüzdeki olaylardan dolayı suçlama moda oldu.

Peki, geçmişte gerçekten mutlu muyduk? Çok daha iyi koşullarda mı yaşıyorduk? Gerçekten öyle zor bir zamana denk geldik ki, hayatta kalmak bile bir tür işkence haline mi geldi?

 

Bu konu hakkındaki düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum:

 

Öncelikle yazının başlangıcındaki cümleleri Charles Dickens, 19.yüzyılda yazmıştı. Fransız  İhtilalinin etkilerinin dünyayı kasıp kavurduğu, ulus devletlerin güçlendiği, kapitalizmin yükseldiği, aydınlanmanın ve modernleşmenin bir şekil almaya başladığı dönemdi. Kaoslar, salgın hastalıklar, iktidar mücadeleleri... Sayısız problem o zamanlarda dünyayı etkiliyordu.

 

Orta Çağ’ı ele alalım. Esir pazarında köle olarak satılmayı bekleyen bir insan olduğumuzu varsayalım. Ya da acımasız bir kontun gözetiminde, karın tokluğuna çalışan bir köylü olduğumuzu düşünelim. Tam tersi de olabilirdi, Venedik kentinin ticarette en parlak olduğu dönemde yaşamış bir asilzadenin çocuğu da olabilirdik.

 

Peki olaylara ve zamana karşı iyi – kötü kavramını etkileyen şey dünyanın dönmesi mi yoksa insanların ona verdiği yakıştırmalar mı?

 

Dünyamız milyarlarca yıldır vurdumduymaz bir şekilde aynı hızla dönmeye devam ediyor. Üzerinde yaşayan canlılar ise durmadan değişiyor. Her yüzyılda bir tüm insanlık güncelleniyor.

 

Aynı nehirde iki defa yıkanamıyoruz. Aynı dünyada da iki defa yaşayamıyoruz. Anlık olarak dünya olumlu veya olumsuz gelişiyor. Kültür ve bilim yoluyla bu gelişmeler ve deneyimler aktarılıyor. Günümüzdeki dünyayı geçmişteki atalarımızın deneyim ve çabalarına borçluyuz.

 

Dünyamızda olaylar nötr olarak gerçekleşiyor, ona iyi veya kötü anlamları yükleyen ise insanların yine kendisi oluyor. Örneğin bir yanardağ patladığında, volkanların görüntüsü turistler için muhteşem bir doğa olayıyken; çıkan yangında evi yanan köylü için ise bu olay kötü bir hatıra olarak kalabiliyor.

 

Günümüzü ele alalım, öyle bir çağda yaşıyoruz ki telefonla hemen hemen her işi halledebiliyoruz. Ancak bu sosyal anlamda bize zarar veriyor, insan ilişkilerimizi zayıflatıyor.

 

1970’li yılları düşünelim, çok sevdiği köyünden Almanya’ya çalışmaya giden bir gurbetçi, haftalar, aylar süren mektuplaşmalar ile ailesi ile kontak kurabiliyordu. Özel olarak fotoğraf çekilip, mektuba ekliyordu. Şu anda ise yurtdışındaki bir yakınımızla konuşmamız ve haber almamız tek bir tuşa bakıyor.

 

Özetle anlatmaya çalıştığım şey şu: Her zamanın kendisine göre zorlukları ve mücadeleleri vardır. Kimi 10 yıl refah getirir, kimi 10 yıl kıtlık. Ancak burada esas dikkat edilmesi gereken konu, zamanın kendisi değil, insanların ona verdiği tepkilerdir, tanımlamalardır.

 

Zor zaman diye bir şey yoktur, içindeki insanlar zordur. Çağların kötülüğü, aydınlığı veya karanlığı yoktur. İnsanların vardır. Burada problem bağlam değil, içinde bulunan öznelerdir.

 

Ne yapmalı? 

Zamana küfretmek, ona sövmek yerine kaderimizi değiştirmek için çabalamalıyız. Yıllara, çağlara ve ona olan yakıştırmalara takılmadan hayattaki mücadelemizi sürdürmeliyiz. Dünyada kendi cennetimizi yaratmak esas amacımız olmalı. Çünkü hayatımızda savaşlar, kıtlıklar, hastalıklar ve en önemlisi kötü insanlar hiç bitmeyecek.

Güveneceğiniz tek şey aynaya yansıyan silüetiniz olsun. Hayattaki negatiflikler yerine, pozitifliklere ve iyiliklere sıkıca sarılın.

İşte bunu başardığımızda, gerçekten ‘ben bu çağın insanıyım’ diyebileceğiz...

Yorumlar

×

Haber Arama