Kimilerine göre çok gerekli, kimilerine göre çok sıkıcı bir eylem: Kitap okuma.
Büyüklerimizden ve öğretmenlerimizden sıkça duyarız ''Kitap okuyun!'' cümlesini. Niye bu kadar vurgulanıyor bu okuma? Neden bu kadar önemli? Ya da niye bu kadar sıkıcı görülüyor? Bugün sizlere bu konuyu dilimin döndüğünce anlatmaya çalışacağım.
İlk olarak kitabın neden sıkıcı görüldüğüne değinmekle başlayalım.
Eğitimci olarak bu konuyu ele aldığımızda, kitaba mesafeli duran kişilerin
çocukluğundan itibaren kitap okuyan bir rol modelinin olmadığını görebiliyoruz
ya da evinde küçük de olsa bir kütüphanesinin bulunmadığını. Çocukluk çağından
itibaren evinde kitap bulunmayan bir insan, doğal olarak okumayı bir ihtiyaç
olarak görmeyecek ve ona alışmakta zorlanacaktır. Bu konuda çocuğun kitapla
buluşmasında ilk görev, ebeveyne düşüyor. Kendi okumayan ebeveyn, çocuğa ne
kadar söylese de pek etkili olmaz. Unutmayın, çocuklar ebeveynlerinin en
sevecen gözlemcileridir.
Çocuğun okumaya alışmasında bir diğer görev de öğretmenlerimize
düşüyor. ''kitap okuyun komutu'' okumaya alışmamış bir öğrenci için tam bir
zulüm olabiliyor. O yüzden sadece ''kitap okuyun'' demek yerine ''kitap okumayı
daha eğlenceli hale nasıl getirebilirim?'' sorusu üzerinde düşünmek gerekir.
HAYATI doğal bir OKUyuşla PAYLAŞmaktır…
Yorumlar