Bursa’nın tarihi dokusunun, tarihi doğal güzellikleriyle bütünleşmesini herkes bilir. Senelerce “Yeşil Bursa” diye boşuna adına şarkılar, şiirler ve kitaplar yazılmadı bu şehrin. Ancak son günlerde doğamız gittikçe katlediliyor ve bizlerin elinden bir şey gelmiyor.
Hafta sonları sıcaktan bunaldığımızda, çocuklarımız oynasın diye gittiğimiz piknik alanları pislikten, kokudan ve sinekten geçilmeyince artık yapacak bir şey de kalmıyor. Akşam saatlerinde tek gidilecek yer Mihraplı Parkı gibi şehrin merkezinde ve bana göre mükemmel bir mekan ancak orayada el attık sayılır.
Ailece piknik yapıp, çöpleride bir güzel ortada bırakıyoruz. Mangal yakıyoruz ve işimiz bitince küllerini oraya ve hatta bazen közlerini oraya bırakıyoruz. Bir sonra ki hafta gelip aynı işlemleri tekrarlıyoruz. Belediye ekipleri temizlemeye çalışsa da bu tarz yerlerde her gün bu aktiviteler olduğu için aynı durum tekrarlanıyor ve günün birinde burası özelleştirilip elimizden alındığında “Olur mu öyle şey?” diye kendimizi parçalıyoruz.
Deniz kenarına iniyorsun ve bundan seneler önce Ege, Akdeniz gibi turistik yerlerden daha güzel olan Marmara denizinin belki de en güzel kıyılarına sahip bir sahil şeridimiz var ama Mudanya’da bir tur atıyorsun ve denizin dibinde çatal, bıçak setinden, otomobil lastiğine birçok şey görüyorsun. Belediye orayı da temizliyor ama akıbeti bir sonra ki hafta aynı oluyor.
Zaten doğanın, Dünya’nın başına gelmiş en kötü şey değil mi insanoğlu? Daha da acısı bu iş büyüyerek devam ediyor. Nüfus fazlalaştıkça, insanoğlu daha da acımasız oluyor. İnsanoğlu acımasızlaştıkça maalesef doğa da bize karşı aynı hırçın tavrı sergiliyor. İşin özüne dönecek olursak. Yeşil Bursa sana oldu Beton Bursa! Bu gidişle de olacak çöl, çöp Bursa…
Sen, sen ol bunlara kulak tıkama. Biz şanslı jenerasyonlarız. Hem internet çağına, hem de Yeşil Bursa’ya yetiştik. Şimdi şanslı olarak nitelendirilen kuşak varya. Ne kadar şansız olduğunu seneler sonra anlayacak ve sana, bana bugünler için lanet okuyacak.
Yorumlar