DOLAR 39,9043 EURO 46,8742 STERLİN 54,7448 GRAM ALTIN 4.223,95 BIST 100 9.404,89 BITCOIN $107.509
Facebook TwitterX Instagram YouTube

Arama Haber Code Logo
Reklam Alanı 101
Reklam Alanı 101
Reklam Alanı 101
Reklam Alanı 101
Reklam Alanı 101
Reklam Alanı 101
Mehmet Yılmaz

Mehmet Yılmaz

Tüm Yazıları

Aidiyet, Şahsiyet ve Denge – 2

Giriş: 05.11.2025 15:53 | Güncelleme:
Paylaş

Aidiyet, Şahsiyet ve Denge – 2

KENDİN OLABİLME SANATI

Bir yere ait olmak insana güven verir. Her birimiz, bir yere ait olmaya, sevilmeye, anlaşılmaya ve değer görmeye muhtacız. Bunlar insanın en önemli ihtiyaçlarıdır.

Ama bir yere ait olurken “kendin kalabilmek” işte asıl ustalık budur.

Aidiyetin sıcak kucağı bazen öylesine sarar ki, farkında olmadan şahsiyetimizi gölgede bırakabiliriz.Oysa gerçek aidiyet, insanın kendinden vazgeçmeden bir bütüne dâhil olabilmesidir.

Kendini görünmez hisseden, “Ben de varım!” diyemeyen bir insan, bulunduğu ortamda değer duygusunu kaybeder. Değerin kaybolduğu yerde güven azalır; güvenin azaldığı yerde ise dayanışma çözülür. Sonunda, duvarlar dimdik ayakta olsa da içi boşalmış bir yapı kalır geriye.


Aidiyetin Gölgesinde Kaybolan Şahsiyet

İnsan bir gruba dâhil olduğunda, çoğu zaman “uyum sağlama” kaygısıyla kendi fikirlerini geri planda bırakır.“Onay alma” isteği ağır basar.

Bu kısa vadede huzur verse de uzun vadede içsel çatışma yaratır. Kendini ifade edemeyen biri, bir süre sonra oraya ait olmadığını hisseder.

Şahsiyet, insanın iç dünyasında kurduğu ahlaki, duygusal ve düşünsel bütünlüğün adıdır.
Bir kimsenin sahip olduğu bilgi, başarı ya da statü, şahsiyetinin önüne geçmemelidir; çünkü şahsiyet, kim olduğumuzun değil, nasıl biri olduğumuzun cevabıdır.

Şahsiyetli insan, kalabalıkların arasında bile yönünü kaybetmez.Güç karşısında eğilmez, zorluk karşısında yıkılmaz, menfaat karşısında sessiz kalmaz.Onun pusulası, dış dünyanın beklentileri değil; vicdanının sesidir.

Tarihte iz bırakmış kişilere baktığımızda, ortak noktalarının “şahsiyetli duruş” olduğunu görürüz.


Kendin Olmak Cesaret İster

Bir yapının içinde var olmak kolaydır; o yapı içinde özünü koruyabilmek ise cesaret ister.

Kendin olmak her zaman popüler olmak demek değildir.
Bazen yalnız kalmayı, bazen kalabalığın içinde farklı durmayı, bazen de dışlanmayı göze alabilmektir.
Gerçek şahsiyet, şartlara göre değişmeyen karakterdir.

Mevlânâ’nın o eşsiz sözü burada vücut bulur:

“Ya olduğun gibi görün ya göründüğün gibi ol.”

Bir yere ait ol ama kendin olmaktan vazgeçme; işte aidiyet ile şahsiyet arasındaki ince denge budur.


Şahsiyetin Oluşumu Ailede Başlar

“Biz tekrar tekrar yaptığımız şeyleriz. Demek ki mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır.”

Bir bireyin şahsiyet temelleri, tıpkı aidiyet duygusu gibi ailede atılır.Çocuğun hissettiği sevgi, gördüğü adalet, tanık olduğu dürüstlük; onun iç dünyasında “doğru” olanın pusulasını oluşturur.

Bir çocuk, ailesinde:

  • Sözle davranışın uyumlu olduğunu görüyorsa, güven gelişir.
  • Farklı düşüncelerin saygıyla dinlendiğine tanık oluyorsa, özgüven gelişir.
  • Yanlış yaptığında cezayla değil anlayışla karşılaşıyorsa, vicdan gelişir.

Ve bütün bunlar birleştiğinde, tutarlı olarak sürekli tekrarlandığında, şahsiyet dediğimiz o içsel yapı şekillenir.


Şahsiyet ve Aidiyet Arasındaki İnce Çizgi

Aidiyet, bizi bir topluluğa bağlar; şahsiyet, o topluluk içinde kendimiz olarak kalmamızı sağlar.Biri olmadan diğeri eksik kalır.

Aidiyet olmadan insan yalnızlaşır, şahsiyet olmadan ise kaybolur.

Gerçek olgunluk, “Bir yere ait olurken kendin kalabilmektir.”Bir kuruma, aileye, topluluğa ya da fikre bağlı olabiliriz; ancak bu bağlılık öz benliğimizi bastırmamalıdır.

Bir yapı içerisinde sürekli sessiz kalmak “uyum” değil, bazen şahsiyetin zayıflamasıdır.
Bir toplulukta herkesin düşündüğünü tekrarlamak “bağlılık” değil, bazen korkunun maskesidir.

Oysa şahsiyet, insanın “hayır” diyebilme cesaretidir.
Ve bu cesaret, aidiyetin gerçek zeminini güçlendirir


Farklılıkların Uyumu Zenginliktir

Toplumda, kurumda ya da ailede... Çoğu zaman “uyumlu olmak” ile “aynı olmak” karıştırılır.
Oysa güçlü yapılar farklı fikirlerden beslenir.
Farklı düşünen insanlar, aynı hedefe yürüyebiliyorsa, orada dinamizm ve üretkenlik vardır.
Gerçek liderler de uyumu değil, düşünce çeşitliliğini teşvik eder.
Aidiyet; herkesin aynı fikirde olması değil, farklı fikirlerin saygıyla bir arada yaşayabilmesidir.


Sorgulayan İnsan Kıymetlidir

Bir yere ait olduğunu hissederken bile sorgulamayı sürdüren insan değerlidir.
Çünkü sorgulamak, sadakatsizlik değil; sahiplenmenin göstergesidir.
“Bu neden böyle?” diye soran kişi, bulunduğu yeri geliştirmeye niyetlidir.
Aidiyet, körü körüne bağlılık değil; bilinçli sadakattir.

Ait Ol, Ama Kaybolma

Aidiyet ruhun sığınağıdır; şahsiyet ise yönünü gösteren pusula.Sığınak pusulasız kalırsa insan yönünü kaybeder.
Gerçek denge, “biz” diyebilmek ama “Ben’i” unutmamaktır.

Ve sözün özü: Kendini ait hissettiğin yerde kendi sesin yankılanabiliyorsa, işte orası senin yerindir.

Yorumlar

Diğer Yazarlar

Elif Doğan Erkan
Fatih Akkuş
Mehmet Yapıcı
Mehmet Yılmaz
Nesrin Akkuş
Reyhan Soykan
Umut Can Aksu
×

Haber Arama