Küçük
Dokunuşların Büyük Etkisi
Nisan 1997’de aldığım Kurban Bayramı kartı beni
derinden etkiledi. Kartta yazan birkaç satır vardı: “Kurban Bayramınızı
kutlar, ellerinizden öperim. Bu sene okulum bitiyor, mezun oluyorum. Mezuniyet
töreninde babamın yerinde sizi görmek istiyorum. Manevi kızınız Nuray.”
O satırları okuduğumda üniversite öğrencisiydi;
babası vefat etmiş, hayatın acısını ve yalnızlığın ne demek olduğunu erken
yaşta öğrenmiş bir genç kızdı. Birkaç cümle ve bir davet… Fakat o küçük
kart, öğretmenliğin ne kadar derin ne kadar ulvi ve ne kadar insanı dönüştüren
bir meslek olduğunu bana tekrar hatırlattı.
Öğretmen olunca yalnızca bilgi vermiyorsunuz;
bazen bir yer değiştiriyorsunuz, bazen bir dershanede yer ayarlıyorsunuz, bazen
de bir çocuğun yalnızlığına ortak oluyorsunuz. Ortaokulda arka sıralarda
oturan, uzun boylu, düzenli ödevleriyle fark edilen bir kız öğrenciyi sınıfa
tahtaya biraz daha yakın, cam kenarına oturtmak… Basit görünen bir hamle,
onun okul hayatındaki dengelerini değiştirebiliyor. Ödevlere düzen
getirmek, moral vermek, bir sınav için cesaretlendirmek… Bunlar not
defterinde görünmez ama hayat defterinde büyük ağırlık taşır.
Nuray ile yaşananlar buna güzel bir örnek.
Ortaokul son sınıfta not ortalaması en yüksek öğrenci olmasına karşılık, 6 ve
7. sınıf not ortalaması nedeniyle okul birinciliğini kaçırdı. Lisede dershaneye
götürüldüğü günler, üniversitede devam eden dostluklar… Bunların hepsi bir
öğretmenin dikkatinden, inancından, zaman zaman da özel çabasından doğdu.
Üniversitede babasının hastalığı ve kaybı sırasında paylaşılan üzüntüler,
mezuniyet törenindeki davet… Bunlar sadece bir öğretmen-öğrenci ilişkisinin
ötesinde, hayat yolunda elinden tutulan anların izleri.
Bir öğrencinin yerini değiştirmek kulağa küçük
bir eylem gibi geliyor. Ancak o değişiklik, öğrencinin derse katılımını,
özgüvenini, hatta ilerideki başarı çizgisini etkileyebilir. Nuray’ın
örneğinde, düzenli ödev, artan motivasyon ve nihayetinde lisede ve üniversitede
devam eden başarı; hepsi birbirine bağlı. Eğitim biliminde bile sıkça
söylenir: çevre, destek ve öğretmenin beklentisi öğrencinin performansını
etkiler. Biz öğretmenler sahada bunu her gün görüyoruz. Gülümseme, ilgi,
bir not hatırlatması bile bir genç insanın dünyasını değiştirebilir.
Öğretmenlik yalnızca başarıyı kutlamak değil,
öğrencin mezun olmuş olsa bile, onun sevincine ve üzüntüsüne de ortak olmaktır.
Bir öğrencinin babasının ölümü, onun baş etme yolları, yalnızlıkları ve
sorumlulukları… Bu tür travmalar genç bir insanın akademik ve duygusal hayatını
etkiler. İşte burada öğretmen; konuşulacak bir kulak, yön gösterilecek bir
yol, bazen de sadece oturup dinleyecek bir arkadaş olur. Nuray’ın
üniversitede karşılaştığı sorunları anlatıp fikir alması, babasının hastalığını
anlatması, onu dinlemiş olmanın verdiği güvenden dolayı, mezuniyet gününde “Babamın
yerinde sizi görmek istiyorum.” diyebiliyor.
Aradan yıllar geçse de kopmayan bağlar vardır.
Lise bitti, üniversite yılları geçti; ama zaman zaman aranan, hâl hatır sorulan,
başarıları paylaşılan öğrenciler… Öğretmen için bunlar, hayatın en güzel
ödüllerindendir. Her bayramda, her babalar ve öğretmenler gününde, her özel
günde, aranmak ileti göndermek… Bir dönem haberleşemediği için telefonda, “Bu
kız beni neden aramıyor, hiç mi merak etmedin?” diye hesap sormak. Telefon numaranı kaybettiğini öğrenmek… Bu
küçük anekdotlar, ilişkilerin ne kadar insani ve ne kadar güçlü olduğunun
göstergesidir. Öğrencinin başarılarında pay sahibi olduğunu bilmek,
öğretmenin mesleki tatmininde en büyük rolü oynar.
Yıllar geçince bazen geriye bakıp, ulaşamadığım,
dokunamadığım öğrencilerim için “Şu an onlara başka türlü davranırdım.” diyorum.
Eminim ki birçok meslektaşım da benim gibi düşünüyordur. Daha fazla
farkındalık, daha fazla sabır, daha çok rehberlik… Ama gerçek şu ki,
yaptıklarımızın birçoğu olumlu etki bırakır. Önemli olan öğrenmeye, dinlemeye
ve yeniden el vermeye açık olmaktır. Her öğrenci bir dünya taşır; bazılarının
ellerine dokunmak, varlıklarını hissettirmek, onlar için yeterlidir.
Bu mesleğin görünmeyen hesapları vardır: sabah
erkenden okul kapısını açmak; bir çocuğun evine ulaşmasını sağlamak, ders
dışında saatlerde destek olmak; bir mezuniyet töreninde yanında olmak. Bu
davranışların maddi bir karşılığı olmayabilir, ama insan ruhunun
derinliklerinde uzun yıllar yankılanır. Nuray’ın “Ellerinizden öperim.” diyen
sıcak satırları, öğretmenin yıpranmalarını silmek için kullanılan en kıymetli
merhemdir.
Öğretmenler Günü, yalnızca bir kutlama tarihi
değildir; hatırlamak, şükran göstermek ve öğretmenlik mesleğinin toplumsal
değerini yeniden düşünmektir. Birkaç satırla yazılan bir teşekkür, bir
telefon, bir ziyaret… Bunlar bir öğretmenin kalbinde ömür boyu saklanır.
Öğrencilerinin hayatına dokunmaya cesaret eden, bazen kaybedeni kucaklayan,
bazen umut aşılayan tüm öğretmenlere teşekkürü borç biliriz.
Sonuçta öğretmen olmak, dünyanın görünmeyen
inşaat işçilerinden biri olmaktır: ellerimizle tutamadığımız, ama izlerini her
yerde gördüğümüz köprüleri kurmak. Dokunamadığım eller, uzaklarda parlayan
başarılar, yıllar sonra gelen bir karttaki samimi satırlar… Hepsi
öğretmenliğin sessiz zaferleri.
Bu Öğretmenler Günü’nde, geçmişten bugüne uzanan her “Nuray” için bir teşekkür gönderelim. “Ellerinizden öperim.” demeyi unutmayın. Çünkü o eller, bir geleceği, topluma yön verecek bir hayatı taşıyabilirler.




Yorumlar