“Kırılmaların, küskünlüklerin, uzaklaşmaların sebebini dışarıda değil, içeride aramanın zamanı geldi. Dün yanımızda olanlar neden bugün karşımızda? Bu sorunun cevabını başkalarında değil, kendimizde aramanın zamanı geldi…”
Liyakat Yerine Sadakat: Kırılmanın Başlangıcı
Ne oldu da dün kayıtsız şartsız yanınızda olanlar, bugün topyekûn karşınıza
geçtiler?
Bu sorunun cevabını “ihanet” kavramına sığdırmak kolaydır. Ancak esas cesaret
kendimizle yüzleşmek ve şapkayı önümüze koyup, “Ben nerede yanlış yaptım?” sorusunu
sormakla başlar.
Bugün birçok teşkilattayaşanan kırılmaların, cepheleşmelerin,
küskünlüklerin temelinde liyakat yerine mutlak itaat ve sadakatiönceleyen
bir anlayış yatıyor. Sadakat, değerlidir elbette, ancak liyakatle
dengelenmediğinde adalet duygusu sarsılır. Emek değersizleşir, insanlar küser,
sistem çözülür.
Küçük Hatalar Büyük Kırılmalar
Geçtiğimiz Pazar Nilüfer Kongresinde yaşanan bazı örnekler bunun açık
göstergesi oldu.
Kurucu il yöneticilerinden ve geçmiş dönem Nilüfer İlçe Başkanı Levent
Öncü’nün İl delegesi yazılmaması, sadece bir liste tercihi değil, yılların
emeğini göz ardı eden bir kırılma noktasıydı.
Benzer şekilde, geçmişte Nilüfer’de Osman Uçar da İl delegesi yazılmamasına
da tepki göstermiştim. 2024 Yerel Seçimlerinde, Belediye Meclis Üyeliği
temayülünde (!) Osman Uçar gerilerde kalınca Osmangazi’de birinci
sıraya taşınması gibi örnekler, teşkilat içinde “kim neye göre yükseliyor?”
sorusunu gündeme getirmişti. Geçmişte Osman Uçar’a en büyük desteği
verenlerden biri de hiç şüphesiz, önceki dönem Osmangazi İlçe Başkanı Erkan
Zorba idi. Onun da adı İl Delege listesinde yer almamıştı. Bütün bunlar
geçmiş hatalardan yeterli dersin alınmadığının en açık göstergesidir.
Bu tercihlerin bireysel kırgınlıklara yol açtığı sanılsa da, esasındaparti
bütünlüğünü zedeleyen zincirleme bir etkiye dönüşüyor.
Geçmişteki Hatalar Tekrarlanıyor
İl ve ilçe yönetimlerinin mutlak itaat ve sadakat ilkesine göre tasarlanması,
düşünen, üreten farklı sesleri dışarıda bırakıyor. Bunun en bariz örneği
Belediye Başkan Adayları ile Belediye Meclis Üyesi adaylarının belirlenmesi ve sıralamasındakendini
gösterdi.
Düşük profilli ama “itaatkâr” kişiler yükselirken, liyakatli ve
üretken isimler devre dışı kaldı.
Kendilerine siyaset yapma alanı
bırakılmadığı için kurucu kadrodaki çok değerli insanların bir kısmı İYİ
Parti’den ayrıldı. Sonuç olarak parti özellikle Bursa’da hem nitelikli
kadrolarını hem de çekim gücünü kaybetti.
Ne yazık ki o dönemden ders alınmamış gibi görünüyor.
Aynı hatalar, farklı isimlerle yeniden sahnede.
Seçim Değil, Savaş Atmosferi
Kongre süreçlerinde yaşanan kutuplaşmalar artık seçim değil, savaş
havası taşıyor. Sloganlar, sosyal medya paylaşımları, yazılan yorumlar, cepheleşmeler
öyle bir boyuta ulaşıyor ki; kazanan taraf sevinirken, kaybeden cephe
kırılıyor.
Zafer coşkusu fazla abartılmamalı, birliğin kaybının sevinci olmamalı,
buna zemin hazırlamamalı. Siyaset, düşmanlık değil, ortak akıl üretme
sanatıdır.
Aidiyet Uğruna Şahsiyet Kaybolur mu?
“Ben kimi işaret edersem, benim delegem ona oy verir!” anlayışı, bireysel
iradeyi yok saymaktır.Aidiyet elbette değerlidir; ancak aidiyet uğruna
şahsiyetini feda eden bir yapı, zamanla üretkenliğini yitirir. Aidiyet için
şahsiyetinden vaz geçen birey,kendi bedeninde başkasının kafasıyla dolaşır!
Kişinin kendini ait hissettiği topluluk içinde bile düşünme özgürlüğü elinden
alınmışsa, orada üretkenlik olmadığı gibi, vicdan da kalmaz.
Bir teşkilatta herkesin fikri, emeği, liyakati kadar değer bulduğu bir
düzen kurulmadıkça gerçek başarıdan söz edilemez.
Liyakatin yok sayıldığı, eleştiriye tahammülün kalmadığı, farklı
düşünenlerin dışlandığı bir yapı; kendi içinde çözülmeye mahkûmdur.
Tutarsızlıklar Güven Yıkar
Yıldırım’da “Doğru Yol kökenli” olduğu için adaya karşı çıkılıp
eleştirilirken, il kongresinde aynı kökten gelen muhtemel İl Başkan adayı bir
isimle dirsek temasında olmak; siyasetin değil, ilkesizliğin göstergesidir.Bu
tür tutarsızlıklar yalnızca bireylere değil, tüm teşkilat yapısına güven
kaybettirir.
Yeniden Güven İnşa Etmek
İYİ Parti’nin kuruluş ilkelerinden biri, Cumhuriyetin Kuruluş değerleriyle
problemi olmayan, hizmet için “Ben de varım” diyebilen liyakat sahibi
her insana aramızda yer açmaktı.
İkincisi ise Türk milletinin yalnızca bir kesiminin değil, yüzde yüzünün
hayır duasını almaktı.
Aynı ekipteki insanlar birbirinin hayır duasını alamıyorsa, bu milletin
hayır duası nasıl alınacak? Gerçek yüzleşme, “karşıyı” değil, kendimizi
sorguladığımızda başlar.
Umuyorum ki, bugün gerçekleşecek Yıldırım İlçe Kongresi birbirimizin hayır
duasını alma yolunda bir başlangıç olur. Bu hedefe dönebilmek için
kimseyi dışlamadan, “biz” duygusunu yeniden inşa etmemiz gerekiyor.
Ve Sözün Özü
Liyakat olmadan mutlak itaat ve sadakat, aidiyet olmadan şahsiyet; zafer
değil, yenilginin habercisidir.
Birlik, farklılıkları bastırarak değil; farklılıklarla birlikte yaşama
kültürünü güçlendirerek sağlanabilir.
Yapılacak en doğru şey, özeleştiriyi bir zayıflık değil, yeniden başlamanın ilk
adımı olarak görmektir.
“Kongre kazandık” diyerek sevinmek kolay; asıl mesele, gönülleri ve güveni kazanmakta…
Yorumlar