İçinde bulunduğumuz dönem , insanların dinî, aklî ve ruhî tatminleri noktasında ciddi problemlerinin olduğu bir dönemdir. Küçük şeylerden mutlu olmak, kanaatkar olmak, sabırlı olmak, empati yapmak, vicdan sahibi olmak, merhametli olmak gibi insani erdemler göz ardı edilmekten öte, neredeyse yok sayılmaktadır. Artık günümüzde insanlar, inancın iman hayatına yansıması, dini değerlerin insan hayatını yönlendirmesi gibi konularda da aşılması güç sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Bu sorunlar genç nesiller de daha açık bir şekilde gözlenmektedir.
Modern dönem insana asıl lazım olan şey dışında ,her şeyi sunmakta ve insanı adeta ruhen yoksun bırakmaktadır.
İnsanların bu kadar çok alternatife ve nimete sahip olmakla birlikte daha önce hiç olmadığı kadar da yaşamaktan bu denli sıkılmış olmaları izahı çok zor bir durumdur. Modern insan, dinin ve Allah’ın “sunduğu” dünya yerine kendi “kurduğu” dünyada yaşamak istemektedir. Bunun bir sonucu olarak da insanlar, dinin ve dini değerlerin kendilerine hiçbir şekilde müdahale etmediği, sınırların ve yasakların olmadığı, sorumsuz bir hayatı arzu etmektedir.
İşte deizm’in Tanrı anlayışı tam olarak burada devreye girmektedir. Âleme müdahale etmeyen bir Tanrı anlayışıyla birlikte, akıl ve bilimin insanların her tür soru ve sorununa çözüm bulacağı iddiasında olan deizm, gençlerin çoğuna cazip gelmektedir.
Deizmin köklerini Müslüman ülkelerde aramamak gerekir. Çünkü Kur’an’ın anlatığı Tanrı, hiçbir şekilde deistik karaktere bürünebilecek bir özellikte sunulmamıştır. Kur’an’ın tanıttığı Tanrı her an,her saniye alemde bir tecellide bulunan ve müdahalede bulunan bir tanrıdır.
İslam dininde insanların deizme yönelmelerine neden olabilecek hiçbir unsurun bulunmadığı aşikardır. Batıda deizme götüren süreç doğrudan dinden kaynaklıyken,bizde gençleri deist bir tutumu benimsemeye götüren süreç dinden değil, dini ve dinî değerleri temsil iddiasında olan kişilerin şahsi yanlışlarına verilen tepkiden kaynaklıdır. Bundan dolayı başta din ve dini değerleri temsil iddiasında olan kurum ve kişilerin mesuliyet ve sorumluluklarının farkında olması şarttır.
Akıl ve bilimin insan hayatına yön vermede çok etkin olduğu bilinen bir gerçektir ancak bunların insanoğlunun bütün soru ve sorunlarına çözüm getirmesinin imkânsız olduğu açık bir gerçekliktir.İnsanoğlu sadece akıldan ibaret olan bir varlık değildir. İnsanın aklının yanı sıra,ruhunun, inanç dünyasının, gönlünün, duygularının, hislerinin, kaygı ve endişelerinin de tatmin olması gerekir. Bu hususları dikkate almadan insanı anlamak neredeyse imkânsızdır. İnsanın sadece akılla maddi ve manevi dünyasında ideal bir mutluluğu yakalaması imkânsızdır. Çünkü her akıl sahibi insan bir davranışı farklı bir şekilde algılayabilmekte ve yorumlayabilmektedir. Bu yüzden de herkes için geçerli olabilecek bir değer insan aklı tarafından inşa edilememektedir. Bunun için aklın üstünde, her kişinin saygı göstereceği bir mercinin olması gerekir. Bu merci ise ilahi vahiy ve peygamberdir.
Tanrı inancıyla beraber vahiy ve peygamber olmaksızın bütün insanların kabulleneceği bir değer oluşturmak mümkün değildir. Pratiği olmayan teoriler, insanlığa pek fazla bir şey sunamamıştır.
Hristiyanların temel dini akidelerini makul bir şekilde savunamama ve kilise baskısından kaynaklı olarak deizmin ulûhiyet anlayışını benimsemiş olmaları anlaşılır bir durumdur. Aynı şekilde Hristiyanların, kilisenin dogmalarına ve katı tutumuna bir tepki olarak aklı ve bilimi vahyin önüne almaları da akıl-iman ilişkisi noktasında geçirmiş oldukları sıkıntılı tarihi süreç de göz önünde bulundurulduğunda izah edilebilir bir durumdur.
Ancak sürekli olarak akletmeye, düşünmeye, tefekkür etmeye vurgu yapan, ilmi teşvik eden, inancın makullüğü noktasında sıkıntısı olmayan İslam dininde deizmin yer bulma şansı yoktur. Bu bağlamda gençlerimizin deizme yönelmelerinde İslam dininin değil, Müslüman olan kişilerin dini ve dini değerleri temsil noktasında sergiledikleri yanlış tutum ve davranışların etkili olduğunu unutmamak gerekir. Din adına uydurulan hurafe ve bidatler,sosyal medya da yaşanan dini bilgi kirliliği,medya önünde din adamı kisvesi altında yapılan kısır tartışma ve eleştiriler,münazaralar da işin cabası.
Sonuç olarak deizmin İslam dininde kendine yer bulması imkansızdır. Bununla birlikte gençlerimizin deizme ve deist bir tutuma yönelmelerinin nedenlerini bütün boyutlarıyla araştırmak ve gerekli tedbirleri almak gerektiği gerçeğini de asla yok saymamalıyız.
Yorumlar