Kişisel bütünlük,
eğitimin, siyasetin ve sosyal hayatın vicdan aynasıdır.
Siyasetin
onuru, toplumun güveni ve bireyin huzuru… hepsi bu görünmez dengeye bağlıdır.
“Kişisel
bütünlük, bir insanın görünmez ahlak pusulasıdır.” Siyasette lideri, organizasyonlarda kültürü
belirler;varsa güven doğurur, yoksa sessiz çöküş başlatır.
Kişisel bütünlük
nedir?
Kişisel bütünlük, insanın kendi değerleri, hedefleri, sözleri ve eylemleri
arasındaki tutarlılıktır.
Kişisel bütünlük, insanın düşünceleriyle eylemlerinin, sözleriyle
davranışlarının aynı çizgide buluşmasıdır.
Yani; kimse bakmazken bile doğruyu yapabilme iradesidir. Çünkü karakter, en
çok karanlıkta alınan kararlarda belli olur. Bu görünmez ahlak çizgisi hem
bireysel hem kurumsal güvenin temelidir.
“Bütünlük, liderin karakterini; liderin karakter, bir kurumun kaderini
belirler.”
Bir kişi, söylediğiyle yaşadığını birleştirdiğinde
çevresinde güven duygusu doğar.O güven, bir organizasyonun en değerli
sermayesidir. Çünkü güvenin olduğu yerde bağlılık, bağlılığın olduğu yerde üretkenlik
ve sinerji gelişir.
Organizasyonlarda
Kişisel Bütünlüğün Etkisi
Kişisel
bütünlüğe sahip yöneticiler;şeffaf kararlar alır, sözlerini tutar, çalışanına
ve gönüllülere adil davranır.Bu kurum içinde güven kültürü yaratır.İnsanlar
fikirlerini özgürce ifade eder, risk almaktan korkmaz, başarı ortaklaşa
paylaşılır.
Ancak
bütünlüğün zedelendiği yerlerde, tablo hızla değişir:Güven yerini korkuya, liyakat,
yerini sadakate bırakır. Konum kaybetme korkusu sağduyunun yerini sessizlik
alır.
Ve sonunda
kurum dışarıdan değil, içten içe çözülmeye başlar.
Çünkü kimsenin güvenmediği bir yapıda ilerleme değil, savrulma olur.
Siyasette
Kişisel Bütünlüğün etkisi
Siyaset,
insanın karakterini büyüteçle gösteren bir sahnedir. Bir siyasetçinin aldığı
karar, verdiği söz, hatta sustuğu an bile bütünlüğünün aynasıdır.
Gerçek lider,
popülerliğin değil tutarlılığın peşindedir. Kısa vadeli çıkar yerine uzun
vadeli adaleti gözetir. Unutulmamalıdır ki, insanlar unvanı değil, sözüne
sadık lideri hatırlar.
İYİ Parti Bursa
Örneği: Sessizliğin Bedeli
İYİ Parti’nin
Bursa’da bugünkü durumu, bu kavramın en somut örneklerinden biridir.Partiyi
bugünlere taşıyan, inançla omuzlayan kurucuların birçoğu artık dışarıdadır. Farklı
sesler tehdit gibi görülmeye başlandı.
Eleştiri, düşmanlık sayıldı; fikir, “disiplin sorunu” olarak algılandı.
Neden? Çünkü
yönetenler kişisel bütünlükten uzaktı.
Partiyi ortak bir dava değil, kişisel bir mülk gibi görmeye başladılar.
Bir partinin enerjisi,
fikir çeşitliliğinden doğar;tek sesin hâkim olduğu yerde siyaset değil, yankı
odası kalır.
Bu anlayış,
kişisel bütünlükle taban tabana zıttır.
Zira bütünlük, sadece dürüst olmak değil; doğru bildiğini söyleme
cesaretidir.
Bursa’daki tablo, kişisel tutarsızlığınkurumsal reflekslere ne kadar
etki ettiğinin açıkça gösteriyor.
Ama
unutulmamalı: Her düşüş, yeniden ayağa kalkmaya, doğrulmaya zemin hazırlar.
Bugün Bursa’da yalnızca
bir partinin değil, bir umudun da yeniden doğması gerekiyor.
O umudun adı, kişisel bütünlükten gelen güven olmalı.Bugün sessizliğin yerini
yeniden samimiyetin alması gereken gündür.
Bütünlüğün
Olmadığı Yerde Ne Kaybolur?
Kişisel
bütünlük, liderlikte en güçlü sermayedir.
Tutarlılık, söylemde değil davranışta ölçülür.Bir lider, aynı sözü hem kürsüde
hem masada hem de vicdanında söyleyebiliyorsa,o yapıda kimse kendini yabancı
hissetmez.
Ama çıkar ilişkileriyle, küçük gruplaşmalarla, sessiz sadakatlerle ilerleyen
hiçbir yapı kalıcı olamaz.
Kişisel
bütünlüğün eksildiği kurumlarda üç şey yavaş yavaş yok olur:
1. Güven: İnsanlar sözlere inanmaz, sadece talimatları
izler.
2. Bağlılık: Aidiyet duygusu yerini “görev zorunluluğuna
bırakır.
3. Yaratıcılık: Eleştiri korkusu yeniliği öldürür. Özgür
düşüncenin olmadığı yerde özgün fikirler yeşermez.
Kısacası, iç
dinamizm yerine suskunluk hâkim olur.
Ve bir organizasyon sessizleştiğinde, yavaş yavaş tükenmeye başlamışlar.
Bütünlük Yeniden
Nasıl İnşa Edilir?
Kişisel
bütünlük, yeniden inşa edilebilir.Önce dürüst bir öz eleştiriyle
başlar.Yönetici, “Ben nerede yanlış yaptım? Neden güven kaybettim? Ne yaptım
da, dün kayıtsız şartsız yanımda olanlar, bu gün top yekûn karşıma aldım?”
diye sormayı bilmelidir.
Liderlik,
sadece yön vermek değil, vicdanla yön bulmaktır.Bir partide ya da
kurumda yöneticiler örnek olmazsa ne programne tüzük ne de ilke o yapıyı ayakta
tutabilir.
“Gerçek lider,
gücü değil güveni yönetendir.”
Bütünlük Bir
Toplumun Ahlak Altyapısıdır
Kişisel
bütünlük; siyasette, işte, toplumda aynı şeyi inşa eder: Güven.
O olmadan hiçbir başarı kalıcı, hiçbir kurum sağlam, hiçbir siyaset inandırıcı
olamaz.Bugün, ülkemizin ve kurumlarımızın ihtiyacı yeni sloganlar değil;
kendisiyle tutarlı, sözüyle örnek olan insanlardır.
Çünkü dürüstlük, kısa vadede kaybettirir gibi görünür ama uzun vadede en güçlü
sermayedir.
“Kişisel
bütünlük, siyasetin vicdanı; toplumun sigortasıdır.”
Unutulmamalıdır
ki, kişisel bütünlüğünü koruyamayan yönetici aslında kendine ihanet eder. Bir liderin
kendine ihanet ettiği
yerde, hiçbir yapı ayakta kalmaz.
Ve sözün özü, kişisel bütünlük, siyasetin vicdanıdır.Vicdanı diri olanlar, daima yeniden kurarlar.










Yorumlar