Geçtiğimiz günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda kabul edilerek 32803 sayılı resmi gazete yayımlanan ve yürürlüğe giren “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” ile Devlet Denetleme Kurulu’na bir takım yeni yetkiler verildi.
Söz konusu yetkilerden birisi de ilgili kurul üyesi veya denetçinin; denetlemeler sırasında denetimi güçleştiren veya engelleyen davranışlarda bulunan, görevde kalması halinde kamu zararını artıracağı anlaşılan, suç delillerini karartacağı anlaşılan, kamu hizmetinin gerekleri yönünden görevi başında kalmasında sakınca görülen, her kademe ve rütbedeki görevliler hakkında görevden uzaklaştırma tedbirini uygulayabilmesine ilişkindi.
Geride kalan süreçte gerek yazılı ve görsel basında gerekse sosyal medya platformlarında bu hususa geniş çapta yer verildiği görülmektedir. Halihazırda söz konusu yetkinin olası muhataplarının sayısı göz önünde bulundurulduğunda, bahse konu düzenlemenin bu denli yankı uyandırmasını olağan karşılamak gerek.
Konunun hukuki boyutunu irdelemeden önce söz konusu düzenlemenin ana çerçevesinin altını çizmenin faydalı olacağı kanaatindeyim. Nitekim çoğunlukla “görevden alma yetkisi” başlığı altında yansıtılan haber ve paylaşımların konunun muhatapları tarafından yanlış anlaşılmaya müsait bir durumu söz konusu.
Görevden alma yetkisi birçok kişi tarafından kalıcı işlem tesisi gibi algılanarak memurlar ve diğer kamu görevlilerinin görevine son verilmesi, bir diğer ifade ile kamu görevinden ihraç edilmeleri olarak yorumlanabilmektedir. Ancak yeni düzenleme ile devlet denetleme kuruluna kalıcı anlamda göreve son verme yetkisi değil, geçici bir tedbir mahiyetinde olan “görevden uzaklaştırma” yetkisi verilmiştir.
Nitekim Devlet Memurları Kanunu’nda da görevden uzaklaştırma tedbiri; “devlet kamu hizmetlerinin gerektirdiği hallerde, görevi başında kalmasında sakınca görülecek Devlet memurları hakkında alınan ihtiyati bir tedbirdir.” şeklinde ifade edilmiştir.
Bu bakımdan Devlet Denetleme Kurulu’na verilen yetkinin kapsamının tam anlamıyla bilinmesi, konunun doğru bir şekilde anlaşılması ve yorumlanması açısından büyük önem arz etmektedir.
Bununla birlikte “görevden uzaklaştırma” işlemi her ne kadar geçici bir tedbir olarak nitelendirilse de bu husus söz konusu işlemin önemsiz ve sıradan bir idari işlem olduğu anlamına gelmemektedir. Tam aksine görevden uzaklaştırma işlemi; muhatabı açısından gerek maddi gerekse manevi anlamda önemli etkileri olan bir idari işlemdir. Dolayısıyla bu denli önemli bir yetkinin Devlet Denetleme Kurulu üyeleri ve denetçilerine verilmiş olması da birtakım eleştirileri beraberinde getirmiş durumda.
Tam bu noktada konunun evveliyatına kısaca değinmek gerekirse; söz konusu yasal düzenlemeye benzer bir düzenleme 2018 yılında 5 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yürürlüğe girmişti. Ancak Devlet Denetleme Kurulu üye ve denetçilerine görevden uzaklaştırma yetkisi veren bu düzenleme Anayasa Mahkemesi’nin 11/11/2021 tarihli ve E.2018/121 Esas, 2021/84 Karar sayılı kararı ile iptal edilmişti. İptale konu inceleme ise temelde dernek kurma hakkıyla sınırlı şekilde gerçekleştirilmiş ve özetle dernek kurma hakkına yönelik bir sınırlama olarak değerlendirilen düzenlemenin ancak kanunla yapılabileceği belirtilerek Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile yürürlüğe konulan düzenlemenin iptali yönünde karar verilmişti. Söz konusu kararda bu hususun dışında konu bakımından başkaca herhangi bir inceleme yapılmamıştı.
Bu bakımdan önceki düzenleme ile çoğu noktada benzer hükümleri içeren ancak Anayasa Mahkemesi’nin iptal kararına uyumlu şekilde bu kez kanun ile düzenleme altına alınan söz konusu yasa değişikliğiyle ilgili olarak; Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvuru yapılıp yapılmayacağı ve olası bir başvuru durumunda Anayasa Mahkemesi’nin yeni düzenlemeye ilişkin ne yönde bir inceleme yapacağı ve karar vereceği ise bir süre daha belirsizliğini koruyacak gibi gözüküyor.
Hukukla kalın, sağlıcakla kalın.
Engin AKMAN
Yorumlar