Şüphesiz ki tarih sahnesinde Türk'ün pek çok doğal rakibi oldu. Çinlilerle başlayan tarih sayfamızın bu köşesi, Yunanları, Arnavutları, Macarları, Fransızları da kapsayarak tarihi izler ve günümüz için doğal problemler yaratarak büyüye büyüye bugüne dek geldi. Son yüz elli yılın belki de dünya açısından en çok konuşulanı Ermenilerle olan ilişkilerimiz oldu. 1915 olayları ve sözde soykırım iddialarıyla günümüze gelen ilişkiler bir iyi, bir kötü ilerlerken geçtiğimiz günlerde Ermeni Başbakanı Paşinyan'ın Erivan'da Genç Demokratlar Okulu'nun kapalı bir toplantısında sarf ettiği sözlerle yeni bir hal almaya en azından gebe olabileceğini gösterdi.
'Türkiye'yle ilişkilere soykırım merkezli bakmamalıyız. Soykırım Sovyetler Birliği'nin Türkiye ile Ermenistan ilişkilerini bozmak için ortaya attığı bir iddiadır. Büyük acılar yaşadığımız 1915 olayları o dönemin gerçekleri içerisinde değerlendirilmelidir.'
Paşinyan'ın bu sözleri özellikle Ermeni diasporasının son otuz yıldır bütün doktrinlerini üzerine kurduğu hakikati temelinden sarsmaya yetecek büyüklükte. Doğal olarak da diasporanın ve Ermeni cemaatinin büyük tepkisini çekti. Yıllardır üzerine kurdukları savları üzerinden Ermeni ülkesinden uzakta kendilerine mağduriyet kalkanı yaratan diaspora bu kalkandan mahrum kalma ihtimaline çok soğuk ve çokça da öfkeli yaklaşırken, bu sözler Ermeni atalarımızı katil çıkarır tepkileriyle karşılandı.
Şimdi oturup bir düşünmek gerekir. Ermenistan uzun yıllardır Sovyetler Birliği'nin ardından da Rusya'nın boyunduruğu altında bir emir eri gibiydi. Ülke içindeki kaynakların ve nüfusun azlığı bu mecburiyeti körüklerken Sovyetler ve Rusya da Azerbaycan üzerinde Ermeni tehdidini sallandırarak Azerbaycan'ı da kontrol altında tutmayı denedi. Son yıllarda Türkiye'nin de büyük destek olduğu Karabağ Harekatı'nın ardından yıllardır Ermenistan işgali altındaki topraklarını kurtaran Azerbaycan hem Ermenistan'a ancak aslında daha da önemlisi Rusya ve müttefiki İran'a da bir mesaj vererek Anadolu'nun doğusunda yeni bir siyasi hakikatin hasıl olduğunu tüm dünyaya kabul ettirmiş oldu. Ki şurada küçük bir parantez açmak isterim; ölmeden birkaç saat önce İran Cumhurbaşkanı Reisi Azerbaycan'da bir baraj açılışına katılmış ve 'Bazıları kızacak ama bu büyük bir adım.' açıklamasını yapmıştı. Bütün Ermenistan meselesini İran etkisini de değerlendirmeden yorumlayabilmenin imkansız olacağını düşünüyorum. Reisi ve Paşinyan'ın açıklamalarını birbirlerinden ayrı okumak hata olacaktır çünkü bu iki mesele esasen birbirine göbekten bağlı.
Şu bir gerçek ki Ermenistan askeri başarısızlığının ardından önünde kabul etmesi gereken hakiketler bütünü buldu. Askeri olarak mağlup, ekonomik olarak tükenmiş olmanın yüzlerine attığı acı tokat onları artık akıl ve mantık ölçüsünde yeni bir doktrin icat etme mecburiyetinde bıraktı. Ermenistan içine düştüğü durumdan daha özgür, daha mutlu ve coğrafyasıyla barışık, ticari ilişkiler geliştirebilen bir şekilde çıkabilir ki onun anahtarı da Paşinyan'ın geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklama. Tarihi çarpıtmalarla yarattıkları geçmişten sıyrılıp güne gözlerini açtıkları takdirde bütün Anadolu coğrafyası için hem kardeşçe, hem de akılca bir gelecek söz konusu olabilir.
Zor mu?
Evet
İmkansız mı?
Neredeyse...
Bunun tek şartı Ermenistan'ı düşünmekten ziyade yaşadıkları ülkelerin müreffeh imkanlarından cömertçe faydalanan Ermeni diasporasının kendi gerçeklerini değil Ermenistan'da yaşayan ve artık ekonomik felaketlerden yorulmuş Ermenilerin gerçeklerini görebilmeleri.
Zor mu?
Çok.
İmkansız mı?
Kesinlikle...
Yorumlar