Sözleri Prof. Sabih Gözen’e ait Nihâvend makamındaki bestesinde ne diyordu Zeki Müren:
“Gözlerinin içine, başka hayal girmesin...”
Bakmayın, bugün bu köşede aslında birincisi ve ikincisini yayınladığım yazımın üçüncü ve son bölümünü sizlere sunmayı düşünüyordum ama Bursa ve sonbahar aklımı başımdan aldı, bir Nihâvend şarkıyla gelip de cümlelerime doldu işte.
Sabahları adetimdir, kahvemi alıp cam kenarına oturur, bir şarkı açar, yeni günü seyrederim. Yazar, çizer, düşünür, bir muhasebedir, dalar giderim. Bilmem kaç senelik alışkanlıktır bende bu...
Geçen sabahlardan bir sabah yine kahvem, şarkım ve kalemimle camın kenarında oturuyorum. Nasıl olduğunu anlamadan, sanki bir anda her günkü gördüğümüz manzaranın içinden sızan sarı bir hüzne ve gökteki gri bulutlara hayret ederken buluyorum kendimi. Nasıl oldu da sabahın çehresi değişti böyle? Düşünüyorum...
Hüznü tam tekmil bir Nihâvend şarkı başlıyor o an. Zeki Müren söylüyor:
“Gözlerinin içine başka hayal girmesin... “
Sonbahar iri bir yağmur damlası misali içime damlıyor böylece...
Sonbahar mevsiminde durup da Bursa’ya bir bakınız, Nihâvend bir şarkıdır o! Tüm yaz boyunca eskiyen güneşin kubbelerdeki solgun aksi, güvercinlerin kanatlarındaki tılsımlı cümbüş, dalları tüm yaz boyunca kendisinden fışkıran ve şimdi sararan yapraklarını taşımak için eğilmiş çınarlar, ara sokaklarda simitçi sesleri, Yeşil türbedeki turkuaz çinilere serin soluğu değen Uludağ....
Şarkıda da dediği gibi, gözlerinizin içine başka hayal girmesin bu mevsimde. Çünkü bu mevsimde Bursa bir hayal olarak yeter insana. Muradiye’de derin uykusundan uyandırmaktan korktuğumuz zamanın çocukluğudur aslında... Ulucami’de sesimizin yankısı bize kendi içimizden seslenir. Koza Han’da renk renk, yumuşacık ipekler dolanır ruhumuza, bir ucu, kara kış geldiğinde Bursa’nın lodosuna teslim olmak için bekler durur.
Sarı, her şeyin içinde sarı; içtiğimiz suyun, soluduğumuz havanın, duyduğumuz sesin, taşın, toprağın, etin ve kemiğin içinde sarı, Nihâvend tınılarla dolar Bursa’nın manzarasından insana.
Bir yükselip, bir alçalan, coşan, taşan ağlayan ve başında bulutlarla akan bir nehir gibidir o; iki yanındaki eğilmiş ağaçlardan üstüne düşmüş sarı yapraklarla birlikte bilinmez bir zamana akar gider.
Nereye dönerseniz dönün mutlaka Pınarbaşına kıvrılacak sokaklardan bir sokak seçin, cumbaları daracık sokaklara eğilmiş ahşap evlerin çatılarına yağacak yağmurların habercisi olarak daha şimdiden bir konup bir havalanan kuzgunların kanatlarındaki musiki de Nihâvend makamındadır, Hisar’da, ufacık bir mescidin asırlık minaresinden eski bir huşu ile duyulan ikindi ezanı da...
Sonbahardan, yani “hazan”dan çoğalan bir “hüznün” neşesidir bu. Bursa kış mevsimine içinde bir tohum gibi büyüyen bu hakikat ile hazırlanır.
Bursa’nın sonbaharı Nihâvend bir şarkıdır.
Bir başka Nihavend şarkıda da diyor ya hani:
“Sana gizli bir diyeceğim var...”
Bursa’nın bu mevsimde bize gizli bir diyeceği var. Vaktimiz az, dinlemek için kulak kesilmek lazım.
Yorumlar