Merhum Cumhurbaşkanı Demirel’in çok meşhur sözüdür; ‘Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur.’ Geçtiğimiz yıl yaşadığımız genel seçimler her ne kadar bu teoriyi yalanlasa da, 31 Mart gecesi 19:10 civarı görmeye başladığımız sonuçlar biraz erken konuştuğumuzu gösterdi. Hiç kimsenin beklemediği şekilde sandıktan 1977’deki genel seçimlerden bu yana ilk kez CHP birinci parti olarak çıkarken büyükşehirlerde tulum çıkaran ‘Altı ok’, Anadolu genelinde büyük sürprizler yaptı. seçmen hem son seçimlere hem de arada geçen süreye dair çok net bir mesaj verdi. AKP ise kurulduğu günden bu yana ilk kez ikinci parti olurken Türk siyaseti bu gece hepimizin kucağına yeni paradigmalar bıraktı. Seçmen bize neler anlatmaya çalıştı?
Erdoğan’ın yolu
Türk demokrasi tarihinin en uzun süreli muktediri olan Cumhurbaşkanı Erdoğan siyasi kariyerinin başından itibaren girdiği seçimlerden ilk kez yenilmiş bir figür olarak çıkıyor. Pandemi süreciyle başlayan ve sonrasında nas söylemleri üzerinden ayarlarıyla oynanan ekonominin acı gerçeklerinin halk üzerinde yıkıcı etkiler bıraktığı günlerden geçerken cumhur da reisi Erdoğan’a durumdan rahatsızlığını çok sert bir mesajla verdi. Sebepler açık, peki bundan sonra ne olacak? Muktedir Erdoğan bu mesaja hangi cevapla karşılık verecek?
Erdoğan’ın önünde iki yol var; ya makul bir zeminde itidalli bir tavır takınıp son yıllardaki olumsuzlukları gidermeye çalışarak, partisinin halktan kopan unsurlarını törpüleyip 2002 ayarlarına geri dönmeye çalışacak. Ya da neticeyi daha radikal bir yerden ele alıp son seçimden sonra girdiği görece daha bilimsel itidal yolundan vazgerek kurduğu ittifakları yeniden şekillendirip, eski nas söylemlerine geri dönerek daha saldırgan, toplum için daha ayrıştırıcı ancak kendisi için kitlesini daha rahat konsolide edebileceği konforlu bir siyaset alanı oluşturacak. Özellikle milliyetçi oyların düşmesi, kendisinin de geldiği Merhum Necmettin Erbakan siyasetinin yeni ve genç bir temsilcisinin an itibariyle en çok oy almış üçüncü parti olması Erdoğan’ın önündeki en büyük engeller gibi görünürken Ak Parti’nin eskiye nazaran siyaseti yönlendirme becerisini yitirmiş hali de onun işini bir hayli zorlaştıracak
Her ne kadar yerel yönetimlerde eli zayıflasa da yasama, yürütme ve yargıyı elinde bulunduran Erdoğan’ın bundan sonrasını şekillendirmek için ihtiyaç duyacağı bütün güce sahip olduğu muhakkak. Ve onun seçeceği yolun bundan sonraki siyasi iklimimiz için en belirleyici faktör olacağını tahmin etmek de çok zor değil. Yapacağı hamleler onun siyasi hikayesinin sonunun nasıl biteceğini gösterecekken bizim de hayatlarımızın ekonomiden, özgürlüklere her noktasında birincil olarak belirleyici olacağı muhakkak. Onun yolu bize ne sunacak ve muktedir kaybetmeye ne cevap verecek göreceğiz.
Yeni Muktedir mi, muvakkat mı?
Geçen sene tüm koşullar kendisi için elverişliyken bütün beklentilerin tersine genel seçimi kaybeden CHP bu süreçte elinden geldiğince deri değiştirmeye çalıştı. Seçimin ardından partinin rock starı İmamoğlu’nun da desteğini arkasına alan Özgür Özel’in genel başkan oluşuyla parti için yeni bir dönem başladı. O günden sonra CHP’de bir söylem değişikliği yaratma çabasına tanık olduk ancak CHP’nin geçirdiği değişim bir çokları için ikna edici görünmezken nasıl oldu da bu sıçramayı yapabildiler? Şahsi kanaatim bunun CHP’nin vaadettiklerinden ziyade AK Parti’nin artık vaadetmediği şeyler yüzünden olduğudur. Ekonomik darboğazın halkın üzerindeki kırıcı etkileri, emeklilerin açlık sınırının altında bir yaşam mücadelesine terk edilmesi ve bütün bu boğucu gündemin kısa sürede kırılmayacağının farkına varılmasıyla seçmen tepkisel bir dürtüyle AK Parti’yi en çok rahatsız edecek ve ona mesaj verecek partiye yöneldi. Peki bundan sonra ne olabilir? Koşulların yarattığı neticeyle birinci parti çıkan Altı ok bundan sonrası için sonrası için elinde çok büyük bir fırsatla baş başa kaldı. Seçmenin onlara tevdi ettikleri bu görevi layıkıyla yaptıkları takdirde Türk siyasi iklimini bugünden sonrası için yeni bir paradigmaya sokma fırsatları olacak ve ülke AK Parti öncesi bildiğimiz ayarlarına yakınlaşacak. Ancak eğer bu görev başarısızlıkla sonuçlanırsa sonraki yıllarda eski yüzde yirmi beş barajında patinaj çeken CHP’ye dönmeleri çok da sürpriz olmayacaktır. Şimdi top onlarda, kale boş hata yapmazlarsa yeni kazanan olmak için şansları yüksek. Bu şansı nasıl değerlendirdiklerine göre yeni muktedir mi yoksa geçici bir mesaj mı olacaklarını anlayacağız.
Milliyetçi cephe
Seçimin bir diğer kaybedeni de milliyetçi cephe gibi görünüyor. Özellikle eski altılı masanın ikinci gücü İyi Parti siyasi hayatının sonuna gelmiş gibi duruyor. Kuruluşundan sonra merkez sağda AK Parti’ye rakip olma ihtimali olan tek parti gibi görünen Akşener ve partisinin bugün geldiği nokta esasen son altı yılımızın da kısa bi özeti gibi. Çok fazla siyasi hatanın yapıldığı, bunlar çözümün bir türlü üretilemediği iklim onlar adına bu sonu hazırladı. Seçmen kibarca hem onlar hem de merkez sağ için yeni bir arayışın kapısını açtı, bu kapıdan neyin çıkacağını hep birlikte göreceğiz.
İyi Parti kadar özellikle sosyal medya etkisinin son derece güçlü olduğu Zafer Partisi için de sonuçlar beklenenin çok uzağında. Sığınmacı konusundaki argümanlarını çeşitlendirememeleri onları arkada bırakmış görünüyor. Ümit Özdağ’ın bu seçime yeni bir söylevle cevap verip veremeyeceği de onların siyasi ikbalinde belirleyici olacak gibi görünüyor.
Ve iktidarın ortağı MHP, AK Parti ile ittifak olduğu günlerden bugüne bürokatik düzlemde aldığı oya nazaran en güçlü parti gibi görünen MHP’nin bu seçimin sonuçlarını nasıl yorumlayacağı cumhur ittifakı kadar ülke için de belirleyici bir faktör olacak. Çok uzun süredir siyasi hayatımızda olan MHP lideri Bahçeli’nin 2001 ve 2015’te olduğu gibi çağ açıp çağ kapayan çıkışlarına bir yenisi eklenecek mi, eklenirse hangi bağlamda olacak hep birlikte göreceğiz. Önümüzdeki bir kaç hafta ve Erdoğan’ın seçeceği yol bu konudaki esas belirleyici olacak gibi görünüyor. Belli mi olur belki de Bahçeli bütün bu okumaların neticesinde yeni bir çağ açmak isteyecektir.
Yeniden Refah, Yeniden Erbakan
Seçimin bir diğer sürprizi ve kazananı da bu geceden sonra hayatımıza gerçek bir siyasi aktör olarak giren Fatih Erbakan oldu. Partisini Erdoğan gibi güçlü bir lidere rağmen onun etki alanında genişletmeyi başaran Erbakan belki de gençliğinin getirdiği cevvalliğiyle Ak Parti ve Erdoğan’ın daha radikal bir kopyası gibi. Gazze ve İsrail konusundaki çıkışlarıyla özellikle islamcı kanat içerisinde etki etmiş görünen Erbakan’ın halktan aldığı onay sonrasında söylemlerindeki dozu arttırıp arttırmayacağı onun siyasi ikbali için belirleyici unsur olacak. Çünkü böylesi bir siyasi söylemin dozunu ayarlamak, radikalliğe rağmen ikna edici ve çoğunluğa hitap edebilir olabilmek biraz da siyaset becerisi ve bir nevi siyaset cambazlığı istiyor. Babası Erbakan’ın vaktinde eksikliğini çektiği bu özellikler yüzünden düştüğü hatalara düşmediği takdirde onu da uzun yıllar buralarda görecek gibiyiz.
Toparlamak gerekirse;
Bu gece kimin hangi şehri neden kazandığını yorumlamak en kolayı. Peki ya sonrası? Seçmen bu gece hepimizin önüne yeni bir siyasi paradigma ve siyasi liderlere de çözmeleri için bilmeceler bıraktı. Bugün dünden çok farklı bir siyasete uyanacağız. Oyunu kimin doğru okuyacağı ikinci yüzyılının henüz başında olan bu taze cumhuriyetin gireceği yolda belirleyici olacak. Bir kırılmaya yaklaşıyoruz. Muhalefetinden iktidarına gün herkese bin bir yol açtı. O açılan yollardan hangilerinde yürüyeceklerine göre bizim de geleceğimiz şekillenecek. İşte ancak o zaman bu gecenin gerçek kazananın kim olduğunu anlayacak ve henüz ilk yılını yaşadığımız bu körpe cumhuriyetin ikinci yüzyılının da nasıl şekilleneceğini okuyabileceğiz.
Yorumlar