DOLAR 34,8943 EURO 36,6138 STERLİN 44,3354 GRAM ALTIN 3.008,86 BIST 100 10.058,63 BITCOIN $100.160
Facebook TwitterX Instagram YouTube

Arama Haber Code Logo Arama
Reklam Alanı 101
Reklam Alanı 101
Reklam Alanı 101
Semih Filiz

Semih Filiz

Tüm Yazıları

YÜRÜMENİN FELSEFESİ VE BAZI DÜŞÜNCELER

Giriş: 24.04.2024 19:35 | Güncelleme:
Paylaş

Mevsim feci halde bahar, artık yapraklar bildiğimiz ağaçların bildiğimiz dallarında takılı halde bizi seyretmekteler. Hava yumuşak, gök mavi. İnsanın Evkaf’taki memuriyetinden istifa etmesi için gereken bütün deliller elde. Doğanın sorduğu bilinmez felsefi sorunların hayatın gündelik sorunlarına galip geldiği günlerdeyiz. Sokak bizim, dağ bizim, deniz bizim. Hepsi bize güne, yarına, var olmaya dair ihtimallerden bahsediyorlar. Bahar biraz güzel şarap, biraz güzel manzara, biraz güzel şarkılar ve en nihayetinde biraz umuttur.

"Yavaş yavaş yürüdüğünüz günlerse çok uzundur. Daha uzun yaşamanızı sağlar, çünkü zamanı eklemlere eziyet ederek geçirmek yerine her saatin, her dakikanın, her saniyenin nefes almasına derinleşmesine izin verirsiniz." Der Yürümenin Felsefesi kitabında Frederic Gros.

‘’Sadece kitaplar arasında düşünebilenlerden, aklını kitapların dürtüklemesini bekleyenlerden değiliz biz. Bizim ethosumuz açık havada, tercihen yolların bile tefekküre daldığı ıssız dağlarda veya deniz kıyılarında yürüyerek, sekerek, tırmanarak, dans ederek düşünmektir.’’ Der Nietzsche

‘‘Ne bir söz, ne düşünce, yalnız bitmeyen bir düş ve yüreğimde sevgi; büyük, sonsuz, umutlu. Çekip gideceğim, çingene gibi, başıboş. Doğada, -bir kadınla gibi mutlu.’’ Diye ekler Rimbaud.

Büyük filozoflar, büyük ressamlar, büyük yazarlar. Hepsi birden tek, özgür, bağımsız ve biricik olmanın yolunu bize durup düşünme ve anlama kapasitemizi arttırmak olduğunu fısıldamıştır. Bahar bize bunu verir. İnsanoğlunun kışa, eve, mekana sıkışıp kalmışlığının aksine bahar bir hürriyet ve umut başlangıcıdır. O insan ki doğayı, baharı be onun çağrısını anlar kendini sokağa, dağa, denize atar işte o zaman gündelik dertlerinden, ekonominin ahvalinden, boğucu gündelik sıkışmalardan kurtulup kendileşmeye başlamıştır.

İhtimal odur ki artık yaşadığı hayatın sebepsiz ve mecburi koşuşturması dışında tahayyül ettiğinin aksine kendinden bağımsız koca bir devranın döndüğünü, varoluşunun kıymetsizliğini ve hatta varoluşunda mana arama uğraşının faydasızlığıyla yüzleşir. Hayal kırıklığı güçlü bir uyarıcıdır. Kendisizliğin dünya için önemsizliğini anlayan insan işte o zaman devranın temel prensiplerini anlamaya başlamış demektir. Bu sarsıcı ve çok bireysel keşifle insan doğayı, devranı ve en sonunda gerçek kendisini anlama fırsatı bulabilir. Önem atfettiğimiz her şeyin esasen gülünç derece önemsiz oluşunun keşfi insana mana arayaşındaki absürtlüğü fısıldar ve dünya denen devranın esasen kendi önemsizliğiyle önem kazandığını anlayabilir.

İşte o zaman yaşadığımız günün dünden bunca bağımsızken nasıl böyle yarına bağımlı olduğunu anlayabilir ve kendi hayat yolculuğumuzu manasızlığın derin manası üzerine inşa edebiliriz. Bu absürtlük ve manasızlık temelinin üzerine hayatın ve onun bize söylediklerine sağır olmadan aldığı nefesi, içtiği şarabı, sevdiği kadını, dostlarını, yürüyüşlerini, okuduğu romanları, uyandığı sabahları, yağmurlu ve gök gürültülü geceleri anlayabilen ve onları var oldukları haliyle kabul edebilen bir insan var edebiliriz.

Kendi hayat yolculuğumda baharın hep böyle bir etkisi oldu. Belki istifa etmedim Evkaf’taki memuriyetimden ama bazan Moda sahilde, bazan Bursa’nın ücra bir seyir penceresinde kendimi hep doğaya, denize, göğe bakarken buldum. Hepsi var olan Semih’in varlığının üzerine yeni bir şeyler eklediler.

Her bahar biraz daha değiştim, değiştikçe beklediğim ve hissettiğim şeyler buna mukabil güçlenip büyüdüler. Bu değişimler bazan beni daha karamsar daha ümitsiz yaparken, pek çoğunda yaşamaya ve anlamaya dair bir ümit yeşerttiler içimde. Güzel bir bina görüp mimariyle ilgilendim, güzel yaşlı bir ağaç beni çok yaşsız ve görece ölümsüz hissettirdi. Deniz beni denizci, dağ beni dağcı, gök beni tayyareci kıldı. Bir hayal ve anlama uğraşı balonunda burnuma hep baharın o yumuşak kokusunu çektim. Bunların hepsi yürümeye başlamamla oldu. Sokak beni çağırdıkça ben devrana, devran bana yaklaştı. Her bahar biraz daha kendim oldum.

Bahar geldi. Şimdi sokak köşelerinde kırlangıçların, parklarda köpeklerin, ağaçlarda çiçeklerin, dalda yemişin zamanıdır. Kulağımıza ve hayatımıza fon ettiğimiz bütün güzel şarkılarla beraber yürümenin ve en nihayetinde özümüzden uzak kendiliğimizden kopup kendi hakikatimize yaklaşma zamanıdır.

İyi ki bahar var.

İyi ki felsefe var.

Özünden anlayana ne çok iyi ki var.

Yorumlar

Yazarın Diğer Yazıları

ERMENİ MESELESİNDE YENİ PERDE
DÜNÜN SONU
Yüzyıllık Yalnızlık
KAHRAMANLAR EN SON ÖLÜR
TOFAŞ Z RAPORU

Diğer Yazarlar

Atıf Ayyıldız
Batuhan Hazar Güler
Dilek Yapıcı
Erkut Por
Fatih Akkuş
Gülistan Güneş
Güven Öztürk
Mehmet Yapıcı
Mehmet Yılmaz
Nesrin Akkuş
Olsoy Karakaya
Reyhan Yılmaz
Selimcan Yelseli
Semih Filiz
Serhat Duman
×

Haber Arama